1960 yılında içerdeki hainler tıpkı 15 Temmuz 2016'dakine benzer bir girişimde bulunmuş ve bunda başarılı da olmuşlardı. 17 sene İslamın en önemli şiarlarından olan Ezan'ı yasaklayan zihniyete müthiş bir şamar vurup, ezanların tekrar aslı gibi okunmasını sağlamış bir lider, o darbe ile önce tutuklanıyor sonrada uyduruk bir mahkemede yargılanıp idam ediliyordu. O idam edilirken halk sokaklara falan dökülmemiş, sessiz kalmıştı.
Daha sonraki darbe girişimlerinde de halktan pek bir tepki almamışlardı demokrasi ve halk düşmanları. Dönemin liderleri şapkalarını alıp kenara çekilip gitmiş, tüm değerlerimiz yerle bir edilmiş ama ne liderlerde ne halkta bir kıpırdanma, bir ayağa kalkma olmamıştı.
Yıllar içerisinde, kah 'kalksam ve dirilsem' dedik, kah 'bir güneş doğuyor' türküleri söyledik. Bugüne döndüğümüzde, 20 yılı aşkın bir süre geçti üzerinden. Belki bu ezgiler yazılıp söylendiği yıllarda, içindeki benliği / bencilliği yok edip, imanı ile yücelecek ve yükselecek yiğitlerde yoktu.
Bu halkın içinden imanlı bir sanatçı çıkmıştı. Zaman oldu 'kalksam ve dirilsem' demiş, bazen 'bir infilak bekliyoruz' deyip, içimize ümitler ekmişti. En çokta 'bir güneş'in doğacağına inanmıştı ve dinleyenlerini de inandırmıştı. Gün geldi, 'Beyazıt Meydanı'ndaki özgürlük savaşçısı kızlarımıza, 'ağlamayın karanfiller', dedi. Bu günler geçecek ve gün gelecek sözde başörtüsüne, özde ise İslama düşmanlık besleyenler karanlık dünyalarında kaybolup gidecekler diye haykırdı.
Bir neslin yılları / yıllarımız, bize kendimizi hatırlatan, uyumamayı, her an eylemde olmayı salık veren bu eserleri dinlemekle geçti. Hangisi bizi ayağa kaldırmadı ki! Can pazarı, kurşuna sitem, sen ağlama, hasret gülleri, minareler süngü ve daha niceleri.
15 Temmuz 2016'ya geldiğimizde tüm dünyayı hayretler içerisinde bırakan, sokaklara çıkıp olmadık yöntemlerle tankları durduran, onların önüne bedenlerini koyan Türkiye halkı var ya, işte bunlar bu yetişmiş neslin ta kendisi. Elindeki taşı alçak uçuş yapan savaş uçağına fırlatan insanları dünyanın hiç bir yerinde göremezsiniz! Sırtındaki elbisesiyle tankın egzozunu tıkayan insanları başka hiç bir yerde bulamazsınız. Sakın aldanmayın o gün nice kahramanlarımızın çıkmış olmasına, kalabalık bir kitlenin sokaklara dökülmüş olmasına! Hala halkın iktidarından hoşlanmayan, İslami duyarlılığa sahip liderlerden nefret eden bir insan kitlesi de var bu ülkede. Darbeci hainlerin sokaklara sürdüğü tankları görünce, alkış kıyamet koparanların sayısını hiçte azımsamayın.
Sokakları bu hainlere dar eden özellikle gençler, zannediyorum ki, Eşref Ziya'nın ezgilerinde dile getirdiği ve hayalini kurduğu gençlerdi. Zaten sonraki günlerdeki demokrasi nöbetlerinde meydanlarda en çok ilgi gören sanatçıda Eşref Ziya'ydı. Yıllar önce okuduğu için, Recep Tayyip Erdoğan'ı hapse götüren, 'minareler süngü' şiirinin bestelenmiş haliyle meydanlar büyük bir coşku yaşamıştı.
Ümitsizlik bizim kıyımıza bile asla yaklaşamaz. Şimdi tamda ümitli olma zamanı. Tamda ayağa kalkıp, bir güneş doğuyor deme zamanı. Ülkemde güneş doğuyor çünkü. Ağlayan karanfiller artık ağlatılmıyor. Bir zamanlar tel örgülerin dışında bırakılan gözü yaşlı anneler artık kışlalarda el üstünde tutuluyor.
Evet şükür isteyen çok şey oluyor ülkemde. Şükredilmeyen nimetlerin ise elimizden alınacağını bir an bile unutmayalım. Şükredersek daha nice nimetlere kavuşacağımızdan ise hiç birimizin en ufak bir şüphesi olmasın. Gün gelir Allah, 15 Temmuz'da dünyaya kahramanlık dersi veren bu millete, Musul'lu, Kerkük'lü, Halep'li kardeşleriyle aynı sofraları paylaşmayı nasip eder İnşallah.
Yenigün Gazetesi / 26 Ekim 2016