Duymuyorum

Belki de tüm duymadıklarım için gözyaşı dökmeliyim. Dökmeliyim ki affedilebileyim. Her şeyden önce de kendimi affedebileyim…

Bir zamanlar “onca telefon teline rağmen, kimse kimseyi duymuyor” demişti bir şair.

Kendi adıma konuşayım, duymuyorum.

Sokağımda yaşayan, akşam olduğunda ne yiyeceğiz diye kara kara düşünen, komşu ülkeden gelmiş insanları duymuyorum.

Mahalle pazarının kapanış anlarını kollayan, kıyıya köşeye atılmış bir parçacık sebze var mı  diye arayıp duran insanları duymuyorum.

Manava sorduğu sebzenin fiyatı olan parayı denkleştiremediği için oracıktan çıkıp giden insanları duymuyorum.

Sokaklarımızda kağıt toplayarak geçimini karşılayan insan kardeşimi duymuyorum.

Bir otelin önünü kendine mesken edinmiş kedinin, oradan her geçişimde ayaklarıma dolanmasını ve yiyecek bir şeyler ister tavırlarını görmüyor, duymuyorum.

O köşede sürekli yatan köpek… Apartmandan aşağı boca edilmekte olan köpüklü suyu içecek kadar kimsesizliğe ve yalnızlığa itilmesini, oradaki onlarca dükkan sahibi gibi, bende duymuyorum.

Ya o otobüs durağındaki teyze… Neden kar demeden kış demeden orada mendil satar ki. Önünden haftanın üç dört günü geçmeme rağmen hiç düşünmedim bunu. Hiç ama hiç duymuyorum ben o teyzeyi.

Bir kış günü, karlı bir hava da evimin iki sokak ilerisinde, iki minicik çocuğunu kolları altına almış o anne. Önünden geçen binlerce insan gibi bende duymadım onun adeta yalvaran, sahipsiz, kimsesiz o merhamet dileyen bakışlarındaki feryadı… 🙁

Hepsini yazmaya kalksam, sayfalar yetmez bu duymamazlığıma…

Duymadığım o kadar çok şey var ki…

Belki de tüm duymadıklarım için gözyaşı dökmeliyim. Dökmeliyim ki affedilebileyim. Her şeyden önce de kendimi affedebileyim…

7 ramazan, Cuma / istanbul

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir