Burada sizinle konuşmak, size bir söz sunmak, sözlerime değer katmak, bu cevabımın bir göstergesi aslında…
Yazmak bir tutkudur yazanlar için. Öylesine yazanları kastetmiyorum, hakiki yazı erleri kastım. Yazmak dışında bir meslek edinmemiş olan yiğitler. Yazarın çok ulvi bir gayesi vardır aslında: insanı aydınlatmak… Çok unutkan olan insana, insan olduğunu hatırlatmak! İnsan”ı aydınlatmayı meslek edinmek!
Bildiğimiz bir gerçek var, yazmak okumaktan geçiyor. Tabi her okuyan yazacak diye bir şey yok ama yazan herkes okumakla haşir neşir olmak zorunda. Okumadan yazan insana rastlamadım. Okuyan bir yazar için yazma eylemi aslında kendiliğinden oluyor gibi gelir bana hep. Kalem kendiliğinden oynar, yerinde duramaz adeta ve ortaya bazen asırları aydınlatan eserler çıkar.
Okuyan bir insan için yazmak tutku olabiliyor. Kitaplarını büyük bir keyifle okuduğum ve gazete yazılarını hep büyük bir sabırsızlıkla beklediğim değerli yazar Selim İleri “ülküm yazar olmaktı” başlıklı yazısında, “yazar olmak benim için bir ülküydü. Gönlünden yazarlık geçenlere hiçbir şey önerilmemesi gerektiğini ayırt ettim. O ülküde yapayalnız yol alınıyor. Yazmak isteği, yazmak dürtüsü zaten durdurulamıyor.” Diyor. Yazmanın büyüsüne kapılmış bir gönül Selim İleri ve şimdiler de o edebiyat dünyamızın zirvelerinde.
Her düşleyenin düşüne ulaşacağı bir zaman vardır. Ne isterseniz isteyin, zamanı gelince eğer gerçekten ve çok istemiş, gönlünüzü ortaya koymuş, ülkünüz haline getirmişseniz size verilecektir.
İlk çağ filozofları resimlerde genelde uzun saçlarıyla dikkat çeker. Bunun elbette bir gerekçesi var ve bu gerekçe beni şaşırtmış, heyecanlandırmış ve kendilerine hayranlık uyandırmıştır. Uzattıkları saçlarından bir iple kafasının hemen üstündeki bir yere bağlıyorlarmış ki, uykusu gelip başı öne düştüğünde saçı çekilsin ve uyansın… (mesela ağacın dibinde oturmuş kitap okuyan biri, ağacın dalına saçlarını bağlıyormuş, evde ise tavandaki bir çengele…)
Aman Allah’ım, bu ne büyük bir okuma aşkı! Elimize kadar tutuşturulan kitabı bir kenara fırlatan bizler için utanılacak bir tablo olmalı bu. Okumayla başlayan bir süreç, öyle zannediyorum ki bireyi başarıya ulaştırmaya yetecektir. Okumak, sonra okuduklarını analiz edip, yaşanılır hale getirmek… Bilgiyi hayatın içine almak yani!
Nerde, ne şekilde yaşıyor olursak olalım, hepimiz okumaya aşık olmalı, okumadan geçen bir günümüz bile olmamalı; geçtiğinde ise hemen kazasına durmalı ve hayatımızı aydınlanmadan uzak tutmamalıyız.
Hepinize bol okumalı, bol kitaplı günler dilerim…