Karşılık beklemeden yapılanın adıdır iyilik. İnsan vicdanını en çok rahatlatan eylemlerin başında gelir. “Vicdanımızı rahatlatmaya niye ihtiyacımız olsun ki” dediğinizi duyar gibiyim!
İnsan olarak yaratılmışız ve adına dünya denilen bu aleme gönderilmişiz. Çalışıyoruz, çabalıyoruz, yaşarken bir çok şey yapıyoruz. Mesela para kazanıyoruz. Kimimiz zengin oluyor, kimimiz daha az zengin. Biliyor musunuz, aslında fakir insan yoktur. Herkesin kendine göre, dünyaları verseler, değişilmeyecek zenginlikleri vardır.
Bir el’e sahipsek, zenginiz. Görebildiğimiz bir gözümüz varsa, zenginiz. Ayağımız yürümemizi sağlayabiliyorsa, zenginiz. Boşverin dışımızda gelişenleri, kendimize bakalım. O kadar çok şeye sahibiz ki… Zenginler ötesi zenginiz.
Zaman zaman düşünürüm, bunca verilen nimete şükredebiliyor muyum diye. Cevabım hayır oluyor genellikle. İşte o anlarda, şükretmek için bir şeyler yapmam gerektiğini anlıyorum. Şuan okumuş olduğunuz bu yazı bile benim şükretmemin bir şekli aslında. Çünkü ben burada size ufacıkta olsa olumlu bir duydu verebilirsem, bilginize ufacık bir katkım olabilirse, işte ben kazanmış olduğum bilginin şükrünü yapmış oluyorumdur. Çünkü şükrünü yapmadığımız nimetler, bizim vicdanımızı rahatsız eder.
Esasında yaptığımız ufaktan büyüğe her tür iyilik, vicdanımızı rahatlatmak içindir. Bazılarımız bunun hiç farkında olmasakta, şükretmediğimiz her nimet, vicdan azabına sebeb oluyor. Sokakları dolduran insanların yüzlerindeki donukluğun, mutsuzluğun, somurtkanlığın sebebi ne sanıyorsunuz! Vicdan azabı denilen şey, insanı sıkıntıya sokar hatta bu durumdan dolayı büyük acılar çeken insanlar tanıyorum ben… Vicdan azabından kurtulmanın yolu ise, ya helallik almaktır yada şükür için, vicdanı rahatlatmak için iyilik yapmaktır. Hatta kutsal kitabımız Kur’an’da Neml Suresi 11. ayette; yapılan bir kötülüğün sonrasında, hemen bir iyilik yapmak tavsiye ediliyor ve bunun fazileti anlatılıyor.
Dünyada bunca acı varken, bunları görmezden gelemeyiz. Kalbimiz, vicdanımız, merhamet duygumuz her zaman bizi harekete geçirmeli. Suya ihtiyacı olan bir ‘insan’ varken dünyanın bir başka yerinde, biz buz gibi suyu ‘şükürsüzce’ içemeyiz. Şükretmek, kendimize, vicdanımıza yaptığımız en büyük iyiliktir.
İyiliğin tabi ki çokça çeşidi var. Biz, bazen yoldaki bir taşı kaldırarak iyilik yapacağız. Bazen paramızdan ihtiyacı olana vererek iyilik yapacağız. Bazen, insanlar içindeyken somurtmayarak, asık bir suratla dolaşmayarak iyilik yapacağız. Gülümseyerek iyilik yapacağız. Kalbimizi nefretten arındırarak iyilik yapacağız. Severek iyilik yapacağız. Saygı göstererek iyilik yapacağız. İyiliğin o kadar çok yolu var ki..
Dinlersek kendimizi, kalbimizi, vicdanımızı… İyiliğin bizimle birlikte olduğunu göreceğiz. Yani iyilik biziz aslında. Başkasından beklemek değil iyilik, bizzat kendimizi harekete geçirmek en güzeli. Yazının başından beri değinmeye çalıştığım şey çok basit aslında; iyilik için bir şeyim yok diye düşünüyorsan yanılıyorsun. Çünkü iyilik dediğimiz kavram, o kadar geniş ki, içine o kadar çok şey alıyor ki, biz birazcık kendimizi dinler ve duyarlı olursak, dünyada yapabileceğimiz binlerce iyilik sebebi buluruz. Yeter ki isteyelim bunu.
Yenigün Gazetesi / 28 Mart 2017