Hazreti insan Ramazan’la buluşuyor

Kadim medeniyetimizde insana ‘hazreti’ sıfatı uygun görülmüş ve ‘hazreti insan’ şeklinde hitap edilmiştir.

Kadim medeniyetimizde insana ‘hazreti’ sıfatı uygun görülmüş ve ‘hazreti insan’ şeklinde hitap edilmiştir.  Allah’ın tüm kainatta yarattığı en güzel varlık insandır. Canlı cansız tüm varlıklar içinde şüphesiz Allah’ın yarattıklarının her birinin müthiş yaratılış harikalıkları vardır. Fakat şöyle gönül gözümüzü de devreye sokup baktığımızda, insana verilen tüm özellikler harikulade güzelliktedir.

İnsan fizyolojik olarak müthiş bir yaratılışla yaratılmıştır. Her bir uzvumuz bir diğerini tamamlar niteliktedir. Su, et ve kemikten oluşan vücudumuzun arka planında, müthiş bir nizam içinde, adeta bir makine  hiç durmadan çalışmaya devam etmektedir. Bedenimizdeki her bir organımız çok kıymetlidir, her biri paha biçilemez işleve sahiptir ama görüyoruz ki, ruh bilimciler ve manevi terbiyecilerden edindiğimiz bilgiler açıkça gösteriyor ki, insanı diğer canlılardan ayıran ruhsal yapısı çok daha etkileyicidir. Ruh değerlidir. Olup biten herşey ruhla bir şekilde ilişkilidir. Maddi vücudumuza değer veren ruhtur. İmtihana tabi tutulan, hesabla karşı karşıya kalacak olanda ruhtur. İnsanın aslı ruhtan ibarettir aslında. Vücut, dünya yaşamında ruhumuza giydirilmiş bir elbiseden ibarettir.

Beden, ruhun dışındaki bir elbise gibidir. Elbise elbette önemlidir ama içindeki ruh çıkıp gittiği zaman bu elbisenin hiç bir değeri kalmamakta ve 2 metrelik bir çukur içine konulup adete yokluğa terkedilmektedir. Demek ki asıl önemli olan ruhtur. İşte ‘hazreti’ sıfatına muhatap olan şeyde bu ruhtur. İnsan azizdir. Aziz yaratılan bu varlık, dünyaya geldikten sonra kendini kaybedip, niye bu dünyada olduğunu unutup aslından uzaklaşabilse de; yeryüzünün halifesi, tüm canlıların kendisine hizmet ettiği yegane varlıktır.
İslam peygamberinin önünden bir gün bir cenaze geçmektedir. Kendisi ayağa kalkar. Yanındakiler “bu cenaze Müslüman birisine ait değildir” dediklerinde, ayağa kalkma sebebini açıklamış, insan olduğu için ayağa kalktığını söylemiş ve insana saygının en güzel örneğini göstermiştir. Yine iyilik yapma konusunda gerek hazreti peygamber gerekse ardından gelen islam büyükleri asla bir ayrıma gitmemiş, Müslüman mı değil mi diye bakmamışlardır.

Günümüzde Türkiye’mizden bir güneş gibi doğan, Kızılay, Deniz Feneri, İHH, Sadakataşı, Yeryüzü Doktorları gibi onlarca kurumumuz, dünyanın her noktasına Anadolu insanının merhamet elini ulaştırırken, yardım ve hizmet götürdükleri yerlerin demogojik yapısına, dinsel farklılıklarına asla bakmamaktadır. İslamla yoğrulmuş, binlerce yıllık geçmişi olan medeniyetimizde ayrım yapmadan ‘insan’a hizmet esastır çünkü.

Müslümanlara verilen çok kıymetli bir hediye olan oruç ibadetinin, insan vücudunun bir yıllık yorgunluğunu alıp, dinlendirme görevi gördüğü bir gerçektir. Sadece dinlenen, temizlenen beden değil elbette! Aynı zamanda ruhsal olarakta bir ay boyunca dinlenmeye çekiliyoruz. Bedenimizi dinlenmeye çekerken, ruhumuzu doyuruyoruz  bu kutsal ayda. Yapılan ibadetlere verilen sevapların kat kat fazla olduğu bu ayda, her bir Müslüman daha çok ibadet edebilmek için ayrıca bir gayret sarfetmektedir.
“Komşusu açken tok yatan bizden değildir” peygamber sözünü kendilerine şiar edinen Müslüman bireyler, sadece bedenlerine oruç tutturmakla kalmıyor, aynı zamanda gönül hanelerini Müslüman kardeşine sahip çıkmanın engin huzuruyla dolduruyor. Tabi her zaman için yardıma muhtaç insanları düşünmek gerekiyor ama ramazan ayında bu konuda daha fazla hassas olunduğu bir gerçek.

Ey Ramazan, biliyoruz ki, bir yanımız aç kalırken, sen gönülhanelerimizi doyurmaya geldin. Bize merhameti hatırlatmaya geldin. Bize diğer insan kardeşlerimizi düşündürtmeye geldin. İyi ki de geldin. Dünyamıza hoşgeldin Ramazan.

Yenigün Gazetesi / 06 Haziran 2016

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir